Güneşe, strese ve sigaraya aşırı maruz kalma durumunun cildimiz için zararlı olduğunu biliyoruz ama cildimiz üzerinde yaşayan bakterilerin diğer adıyla cilt mikrobiyomunun cildimizin durumunu etkilediğini bilmiyoruz. Cildimiz hem iyi hem de kötü birçok bakteri türüne ev sahipliği yapar. Peki iyi bakteri sayısını nasıl artırabiliriz? Dermatolog olarak görev yapan Yasemin Fatih Amato, cildin hızla yaşlanması hakkında önemli bilgiler paylaştı.

Yasemin Fatih Amato, konuyla ilgili yaptığı değerlendirmesinde "Ciltte bulunan farklı bakteriler, mantarlar, virüslerin ve diğer mikroorganizmaları toplam sayısı cildin kalitesini gösterir. Cilt mikrobiyomunun cilt sağlığı ve aynı zamanda da süreçlerinin üzerinde önemli bir etki durumuna sahip olduğu anlaşılmaktadır. Yaşlanmada mikrobiyomun dengesi cildin bariyer fonksiyonunu destekler ve sağlıklı cilt yapısı için önemlidir.Cilt üzerinde yaşayan bakteriler, cilt mikrobiyomu üstünde çalışan bilim adamları tarafından halen araştırılmaktadır, ancak araştırmalar bunu doğrulamıştır." ifadelerini kullandı.

GENÇ CİLT İLE YAŞ ARASINDA FARK VAR MIDIR?

Daily Mail'e konuşan dermatolog Jason Thomson, konuya ilişkin açıklamasında bu tür araştırmaların belirli koşulları tedavi etmeye yardımcı olurken, belirli cilt koşullarında cildin belirli bileşenlerini hedef alan bazı etkili tedavilerin kullanıldığını söyledi.

Bu çalışmanın bir parçası olarak bilim adamları, 20-26 ile 54-60 yaşlarındaki iki grup kadının yanaklarında olan bakteri ve kolajenin miktarını kalite yönünden analiz ettiler. Daha genç cilt, sadece daha fazla nem daha güçlü kollajene sahip olmakla kalmaz, aynı zamanda farklı bakteri türlerine de sahiptir. Cilt tarafından salgılanan yağlarda yaygın olarak bulunan ve akne ile bağlantılı olan bakteri cutibacterium acnes, genç insanlarda daha yaygındır.

Biorxiv.org'da yayınlanan araştırmaya göre, cildin üzerinde bulunan Staphylococcus cholermidis bakterisinin seviyeleri, sağlıklı insanlarda sorun yaratmazken, bağışıklığı baskılanmış kişilerde yaşlılarda gençlere göre daha yüksek enfeksiyonlara neden olabilir.

Çalışmanın baş yazarı Julia Oh'a göre; "Yaşlanan yüz derisinde farklı bakterilerin çeşitliliğinde ve türlerinde birçok değişiklik bulduk" dedi. Julia Oh, diğer çalışmaların, cilt mikrobiyomunun cilt bariyerini onarma sürecini etkileyebileceğini öne sürüyor.

Londra'daki özel bir muayenehanede dermatolog olarak görev yapan Dr. Catherine Borysiewicz şöyle açıklıyor: "Kolajen, elastin ve onları oluşturan yapılar, cilt yüzeyindeki mikrobiyomdan daha derinlerde bulunur. Bununla beraber, bu yapıların bir bağışıklık tepkisi ve dolayısıyla mikrobiyomla çalışarak uyarılabileceğini biliyoruz. Cildin bağışıklık sisteminde önemli bir rol oynadığını bildiğimiz kollajen ve elastin düzeylerini etkileyebilir." dedi.

Bradford Üniversitesi Cilt Bilimi Merkezi'nden bilim insanı Dr. Theo Gill Westgate ise; “Orada ne olacağını çevrenin belirlediğini biliyoruz. Bu durumda, en olası açıklama da yaşın cildi değiştirdiği ve aynı zamanda da bunun bakterileri ile diğer mikroorganizmaları değiştirdiğidir, ancak bu, mikrobiyomun cildin yaşlanma sürecinde bir rol oynamadığı anlamına gelmez." diye konuştu.

Westgate şöyle devam ediyor: "Yaşlandıkça bağışıklık sisteminde işlev azalır, bu nedenle cilt mikrobiyomu ile bağışıklık sisteminin arasında olan iletişim daha az derecede etkili hale gelir. Sonuç olarak, cilt daha savunmasızdır ve iyileşmesi daha uzun sürer."

Genç cildin mikrobiyomunu doğru bir şekilde belirlenmesi mümkün olsa da, bir kişinin mikrobiyomunda kalıcı değişiklikler yapmak kolay olmadığı savunuluyor. Westgate, probiyotiklerin cilt için kullanılabileceğini söylerken "Kuru cildi ortadan kaldırmak için günlük nemlendirme gibi iyi bakterilerin büyümesini teşvik etmek için cildin ortamını değiştirmek etkili olabilir. Araştırmalar, iyi nemlendirilmiş cildin iyi bir mikrobiyota sahip olduğunu gösteriyor. İyi bakterileri artırmak için probiyotik ürünler kullanın." ifadelerini kullandı.