Gençlerin Sessiz Çığlığı: Göz Ardı Edilen Büyük Tehlike

Toplumsal baskı, gelecek kaygısı ve yalnızlık içinde kaybolan gençlerin sessiz çığlıkları giderek büyüyor. Peki, kelimelerin ardındaki bu gerçeği ne kadar fark ediyoruz? Sessizliğin dilini anlamak neden hayati önem taşıyor?

Gençlerin Sessiz Çığlığı: Göz Ardı Edilen Büyük Tehlike

Asıl gerçekler, insanların kurduğu cümlelerde değil, kuramadığı o yarım kalmış cümlelerde saklıdır. Kelimeler çoğu zaman duyguları, kaygıları ve acıları anlatmaya yetmez; dilin sınırlarını aşan derinlikler taşır. Bu yüzden hakikat, en çok bir insanın suskunluğunda kendini gösterir. Sessizlik, aslında en güçlü anlatımdır; içinde dile getirilemeyen bir duygu, gizli bir özlem ve göz ardı edilmiş bir hikâye barındırır.

Bir insanın donuk bakışları, içine kapanıklığı veya bitiremediği bir cümlesi, kelimelerle ifade edilemeyen devasa bir iç dünyayı gözler önüne serer. Asıl mesele, o sessizliğin fısıldadıklarını duyabilmektir. Çünkü sessizlik, çoğu zaman en dürüst itirafın, en savunmasız duygunun ve en kırılgan gerçeğin sığınağıdır.

Günümüzün bitmek bilmeyen gürültüsü içinde adeta kaybolmuş durumdayız. Herkes konuşuyor, herkes kendini duyurma telaşında. Peki bu karmaşada, suskunlukta gizlenen gerçekleri ne kadar görebiliyoruz? Sınav stresi altındaki bir öğrencinin gözlerindeki sessiz korkuyu, bir dostumuzun "iyiyim" derken söyleyemediklerini ya da sevdiklerimizin kalbindeki o ince kırgınlığı fark edebiliyor muyuz? Yoksa kelimelerin gürültüsü, kalplerin sessiz çığlıklarını duymamıza engel mi oluyor?

Gerçek, söylenenlerin ötesinde, suskunluğun derinliklerinde gizlidir. Bunu fark edebilenler, hayatın ve insanın gerçek ritmini yakalayabilir. Sessizliğe kulak vermek, bazen en büyük cesareti ve en derin anlayışı gerektiren bir arayıştır.

Kendimize sormamız gereken asıl soru şudur: Suskunluğunu anlayamadığımız kaç genç, gözlerimizin önünde yitip gitti? Sessiz çığlıklar arasında kaç hayatı, kaç umudu kaybettik? Ya da yardım isteyen, haykıran kaç insana kulaklarımızı, gözlerimizi ve en kötüsü de vicdanımızı kapattık?

Unutmayalım ki sessizlik, bazen en yüksek sesli yardım çağrısıdır. Onu duymak, görmek ve anlamak ise insan olmanın en temel sorumluluğudur. Çünkü gözlerin göremediğini, kelimelerin dile getiremediğini en iyi sessizlik anlatır. Ve işte o an anlarız ki; birini gerçekten dinlemek, onun sustuklarını duyabilmektir.